Gündem

Avukat Sağlam: Öldürülme delilleri kesinse ceza için cesedin bulunmasına gerek yok! Narin Güran dosyası ne olacak?

Türkiye kayıp çocuk Narin Güran’dan gelecek umutlu haberi bekliyor. Narin kaybolalı 15 gün oldu. Amcası tutuklandı, ancak ne Narin’e ulaşıldı ne de cesedi ortada. Peki kayıp olaylarında süreç nasıl işliyor? Narin Güran’ın aranması ne zaman bitecek? Ceset yoksa ceza yok mu? Avukat Ahmet Sağlam, Ekolhaber.com.tr'den Şenay Yurtalan'a konuyla ilgili çok kritik açıklamalarda bulundu.

Abone Ol

Cesetsiz vakalarda öldürülmenin tespit edilmesi gerektiğine dikkat çeken Avukat Ahmet Sağlam 3 kıstasa dikkat çekiyor. "TCK’nın 81. Maddesine göre kasten öldürme suçlamasında kişinin kasten öldürüldüğünün tespiti gerekiyor" diyen Avukat Ahmet Sağlam, cesedin olmadığı durumlarda yargının hangi yolları izlediğini, nasıl karar aldığını, konuyla ilgili örnekleri Ekol Haber'e anlattı. İşte Avukat Ahmet Sağlam'ın dikkat çeken açıklamaları: 

ÖLÜM NEDENİNİN BELİRGİN OLMASI GEREK

“TCK’nın 81. Maddesine göre kasten öldürme suçlamasında kişinin kasten öldürüldüğünün tespiti gerekiyor. Bunda 3 tane kıstas bulunuyor. Kişinin öldüğünün tespit edilmesi, Kişinin öldürüldüğünün tespit edilmesi, Kişinin fail tarafından öldürüldüğünün tespit edilmesi gerekiyor. Cesedin kayıp olduğu durumlarda kişinin öldürüldüğü ile alakalı olarak net bir delil bulunması imkânsız oluyor.  Normalde cesedi alınıp üzerinde inceleme yapılması, adli tıbba gitmesi, ölüm nedeninin belirgin olması lazım.

Örneğin, siz biri ile kavga ettiniz ve bir tokat attınız ve sonrasında kişi öldü. Ama kişi o tokattan ölmedi, kalp krizinden veya başka bir nedenden öldü, ceset incelenip kişinin sizin tokadınızdan ölmediği tespit edildiğinde tahliye olabiliyorsunuz ve kasten öldürme suçunun gerçekleşmediğini tespit edebiliyorsunuz. 

Narin 15 gündür kayıp! Amcanın aracındaki kan ve kusmuk detayı: Mezarlık ASELSAN cihazlarıyla taranıyor Narin 15 gündür kayıp! Amcanın aracındaki kan ve kusmuk detayı: Mezarlık ASELSAN cihazlarıyla taranıyor

TESPİT YAPILMASI GEREKİYOR

Ama şimdi cesetsiz olduğu durumlarda öldürüldüğünün tespiti zor oluyor. Bu nedenle kişinin öldüğünün tespiti yapılması lazım. Bununla alakalı da bir kriter, kıstas yok. Kayıp kişinin belirli bir süre, makul bir süre aranması lazım. Ancak makul süre de her olayın somut durumuna göre belirleniyor. Nasıl dersek: Kaybolma şartları, nerede kaybolduğu, nasıl kaybolduğu yani bir şehir içinde kaybolmayla dağda kaybolma gibi arada farklar bulunuyor” ifadelerini kullandı.

Peki burada yaş fark ediyor mu? Bir çocuğun kaybolması ile bir yetişkinin kaybolması arasında makul süre açısından bir fark var mı?

Hukuki anlamda bir fark bulunmadığını ancak olayın değerlendirilmesi açısından bir fark olduğunu kaydeden sağlam, bir çocuğun herhangi bir yerde kaybolma şansının olabileceğine ama tüm burada da olayın oluşma şartlarına bakılacağına işaret etti. “Bir yetişkinin kaybolmayacağı yerde çocuk kaybolabilir ve arama çalışması da bu kapsamda yürütülür. Yine çalışmalar olayın özelliklerine göre belirlenir ve yürütülür” dedi.

Cesetsiz cinayetlerde ceza verilmediği durumların yol açabileceği tehlikelere de işaret eden Avukat Sağlam “Biz cesedi kaybedersek o zaman ceza almayız” ya da “Ceset yoksa ceza yok”a gidebiliyor olay. O yüzden ceset olmasa dahi insanlar kasten öldürme suçundan ceza alabiliyorlar ve birçok örneği de var bunun” dedi.  

Erzincan’da buna benzer bir vaka olduğunu aktaran Sağlam, “Bir kişi böyle cesetsiz cinayet olayından 10 sene sonra ceza aldı. Suçlamadan iki defa beraat almıştı ama Yargıtay bunu bozmuştu, sonrasında ikrarı olduğu için ceza aldı.” şeklinde konuştu.

“Kişinin kesin olarak öldüğünü düşünmemizi sağlayan delillerin olması gerek”

Ceset olmasa dahi kişinin kesin olarak öldüğüne kanaat edilmesi, kişinin kesin olarak öldüğünü düşünmemizi sağlayan delillerin olması gerektiğini vurgulayan Avukat Sağlam, “Bunlar ne olabilir? Kişinin beyninin bir parçasının bulunması, kalbinin veya akciğerinin yani kişinin hayati uzuvlarının bulunması kesin olarak öldüğüne işaret edebilir.

Ancak uygulamada bunlar bulunamasa dahi kasten cinayet suçundan ceza verildiği durumlar var. Hiçbir şekilde bulunamıyor ama dediğim gibi bu da somut durumla alakalı. Mesela bir olayda şahıs bir kişiyi öldürdü, öldürdüğü kişiyi parçalara böldü, her bir parçayı farklı farklı yerlere gömdü ve arasından 8 buçuk yıl geçti. Bu kadar süre sonra gitti bunu ikrar etti. Ancak aramalarda cesedin parçalarını bulamadılar. Cesedi bulamadıkları halde şahsın ikrarı ve diğer delillerle beraber, (En son onunla görülmesi, aralarında husumetin bulunması, kişinin ikrarının delillerle doğrulanması) şahıs bundan dolayı yine ceza aldı. Dolayısıyla öldüğünün tespit edilememesi gibi durumlarda öldüğüne kesin gözüyle baktığımız durumlarda geçerli” dedi.

Kayıp çocuğun, kaybolduğu günkü kıyafetlerinin bulunması da öldüğüne dair kanıt oluşturur mu?

Avukat Ahmet Sağlam, kaybolan çocuğun kıyafetlerinin bulunmasının cinayete dair bir kanıt oluşturup oluşturmayacağı ile ilgili soruya “Kaybolduğu ortamda ve kaybolduğu yerde, en son görüldüğü yerde tüm arama çalışmalarının eksiksiz bir şekilde makul süre denilen süre boyunca yapılması sonucunda hiçbir haber ve hiçbir bilgi alınamaması neticesinde kişinin öldüğüne kanaat getirilebilir. Ama arama çalışmaları çok önemli burada. Tüm arama çalışmalarının hiçbir şaibeye yer vermeyecek şekilde tamamıyla yapılmış olması tüm ihtimallerin ortadan kaldırılmış olması durumunda tabii ki o deliller den öldüğü kanaatine varılabilir.

Bunun yanında şunlar da önemli: Mesela “Tevilli ikrar” deniliyor. Tevilli ikrar olayı kabul etme anlamına geliyor. Mesela Kayıp Narin olayında en son amcası görmüş. Amcasını şu anda “Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve “Kasten öldürme” suçlarından tutukladılar. Şimdi burada tutuklanmasıyla alakalı bir yan delil buldular ki en son onunla görülmesi, aracındaki kan lekesinin Narin’in DNA’sı ile uyuşması, yine Narin’in kaybolduğu saatlerde telefonunun kapalı olması gibi birçok örnek var ki yine tevilli ikrar olabilir” yanıtını verdi.

Tevilli ikrar nasıl oluyor?

Tevilli ikrarın nasıl ve ne şekilde kabul edildiği konusunda da detaylar aktaran Sağlam, “Bir kişi sizin hakkınızda beni dövdü ve yaraladı diyor. Siz de hayır, ben sadece onu ittirdim vurmadım diyorsunuz. Ama “İttirdim” demenizle de de yaralamanın oluşabileceği şeklinde olduğu bir karar verilebiliyor.

Ya da beni silahla tehdit etti diyorsun o da hayır tehdit etmedim elime ustura aldım diyor. Oysa eline ustura almak da tehdit sayılabiliyor. Bunun gibi tevilli ikrarlar olabilir orada. O ifadeleri biz görmedik ama bu aşamada bazı deliller toplanmış olabilir.

Kişinin öldüğü kısmında da failin ikrarı ya da husumetinin olması gerekiyor. Fail tarafından onun öldürüldüğü ile alakalı ikrar etme “Ben bunu öldürdüm evet ceset yok, yok ettim, mesela uçurumdan attım cesedi alamıyoruz. Ya da Cemal Kaşıkçı olayında olduğu gibi cesedi asitle yakma gibi durumlar olabilir. Ceset yok ama öldürdüğünü, öldürme nedenini, öldürme şeklini anlatıyor. Ve anlattıkları her şey yan delillerle desteklendiği durumlarda ceset olmasa bile cezanın tatbiki söz konusu oluyor. Ama tabii ki her olayın somut durumu incelenerek karar alınıyor” dedi.  

Makul süre ne kadar?

Kayıp Narin için aramalar yapıldı, tüm işlemler gerçekleşti ama hiçbir ipucuna veya kesin bir delile ulaşılamadı. Makul süre ne kadar, biz ne zaman bırakacağız Narin’i aramayı?

“TCK 81’de adam öldürme suçunun cezası ile ilgili zaman aşımı süreleri var. Bu gibi durumlarda süre 25 yıl. 25 yıl boyunca aslında adliye ve adli makamlar bu dosyayı açık tutuyorlar ve bu süre boyunca eğer bulunmazsa çalışmalar devam ediyor. Elbette ilk günkü gibi değil ama bu süre boyunca dosyası rafta kalıyor”

Ahmet Sağlam, “Kayıp olaylarında kamuoyu baskısı olayın seyrine etkide bulunuyor mu?” sorusuna ise “Bu durum tamamen sosyolojik açıdan değerlendiriliyor. Yani bir kayıp vakasının devamlı gündemde tutulması, gözlerin olayın üzerinde olması sonuçlarda da kimi zaman farklı gelişmelere yol açabiliyor.

Şöyle bir eleştiri yapabiliriz: Günümüzde Twitter mahkemeleri diye bir şey var. Yani bu bir gerçek, dışarıya atamayız. Mesela olayın ilk gerçekleştiği günkü aramayla 10 yıl sonraki arama aynı şekilde olmaz diye düşünüyorum. Çünkü elinden gelen her şeyi yapıp herhangi bir sonuca ulaşamayınca yeni bir delil ortaya çıkmadan, medyada yer almadan olayların konuşulmaması durumunda olayın irdelenmediğini görüyoruz.

Bunu en basit şekliyle Müge Anlı örneğinde görebiliriz. Kimsenin haberi yok o cinayetlerden polisler almışlar, araştırmalar yapılmış, mahkemeler olmuş ama ortaya bir şey çıkmamış. Müge Anlı alıyor, herkesi topluyor, konuşturuyor, o konuşmalar sırasında yeni bir şeyler çıkınca polisler gözaltına alıyor ve farklı şeyler çıkıyor ortaya.

Bu durumda da ben aynı şeylerin olduğunu düşünüyorum. Bu benim şahsi düşüncem. Kamuoyu baskısı, haberlerin baskısı olmasa aramaların bu kadar hararetli yapılması pek olası görünmüyor” yanıtını verdi.