Soyadı kanunu çıktıktan sonra herkes soyadını Atatürk’ten almak için can atıyordu. Öte yandan İsmet İnönü'nün çocuklarının adları olan Erdal ve Özden de Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilmişti.
Hatta öne sürülen bir bilgiye göre, Erdal ve Özden isimleri Atatürk tarafından koyulmuş. Öyle ki Özden İnönü Toker bunu hep 'Abim bütün Erdalların abisidir, ben de bütün Özdenlerin ablasıyım.' diyerek anlatırmış.

İşte Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün verdiği diğer isimler ve hikayeleri...

*Altay, Arıkan, Bozkurt, Bozok
*Dirik, Ergüven, Gürer, Mete
*Okan, Okyar, Öngören, Peker
*Türker, Umay, Tuncak, Yıldıray
*Özalp, Teoman, Kıraç, Eriş
*Atalay, Doruk, Uzer, Erkin
*Hazar, Yiğit, Damar, Korutürk
*Ülkü, Gökçen, Bayar, Kansu, Kılıç...


UMAY

Türk çocuklarına verdiği kıymetli hizmetlerden dolayı Atatürk Dr. Fuat Mehmet Bey’e Eski Türk dilinde çocukların koruyucusu kutsal Umay’a atfen kendisine “Umay” soyadını verir.

ÜSTÜNDAĞ

Atatürk İstanbul Valisi ve Belediye Başkanı Muhiddin  Bey’e “Üstündağ” soyadı vermişti. Atatürk Muhiddin Bey’in oğlunun sünnet düğününe geldiğinde yatağında yatmakta olan çocuğu okşar ve sorar;

“Oğlum adın ne senin?”

“Üstün”

“Üstün, Üstün nedir?”

“Efendim Üstün çok yüksek bir şeydir. Dağ gibi aslanların dolaştığı bir yerdir.”
Atatürk bu çocuksu anlatıştan pek hoşlanmış, gülmüş ve çocuğun sözünü ettiği “Dağ” kelimesine de dikkate alarak, “Soyadı bulundu! Muhiddin Üstündağ” der.

Atatürk2-1

TEOMAN

TBMM Reisi Kazım Özalp’in oğlunun ismini Atatürk vermiştir.

Teoman Özalp şöyle anlatıyor:

Gazi Paşa özellikle Türk Tarihine çok ilgi duyardı. Milletin kökenlerinin hangi tarihlere, hangi kavimlere dayandığını araştırırdı. Eski Türk büyüklerinin isimlerinin Türk çocuklarına konulmasını isterdi. Tarih incelemeleri yaptığı bir günün akşamında, 16 Nisan 1931’de ani karar vererek yaverine, “Bu gece Meclis Reisi Kazım Paşa’nın evine gideceğiz  ve oğlunun ismini değiştirerek ona Hun İmparatorlarından birinin adını vereceğiz, paşaya duyurun” emrini vermiş. Evimiz Yenişehir’de o zamanki adı Kazım Paşa Caddesi olan bugünkü Ziya Gökalp Caddesi ile Selanik Caddesi’nin kesiştiği köşede bulunuyordu. Beni yataktan kaldırdılar, giyindim, salona indiğimde Gazi Paşa 10-15 arkadaşı ile gelmişti. O güne kadar, babamın arkadaşı olan, Milli Eğitim Eski Bakanı Necati Bey’in verdiği “İlter” adını taşıyordum. Gazi Paşa, Türk milletinin kökenlerini ve tarihini belirten bir konuşma yaptı. Hun İmparatorlarından birinin adını, bana ad olarak vermek istiyordu. Bugün bir hazine gibi sakladığım aşağıdaki notları yazdırdı ve imzaladı.

"Asya Türk Hun İmparatorluğu:

Bu Türk İmparatorluğu’nun tesisinin tarihi, Çin’de İmparatorluk teessüsü tarihi ile başlar. Çin’in Milattan evvel 13. asra ait vesikaları bunu müeyyittır. Ancak bu büyük Türk İmparatorluğu’nun bizce malum olabilen imparatoru Teoman’dır. Teoman Milattan evvel 3. asır başında yaşamış büyük bir kahramandır. Çinliler bu kahramanın, Çin’de imparatorluk tesis etmiş olan büyük kahramanlarının neslinden geldiğini iddia ederler. Teoman’ın oğlu Türk imparatoru Mete meşhurdur. O, şarkta Kadırgan Dağları’ndan garpta Hazer Denizi’ne kadar, şimalde Sibirya’dan cenupta Himalaya eteklerine kadar geniş imparatorluk teşkil etmiş olan yüksek bir Türk hakanıdır. Mete Çin imparatoru ordularını büyük meydan muharebelerinde mağlup etmiş, Çin imparatoru iltica ettiği halde kalede muhasara etmiş, ancak karısının şefaatiyle ve fakat kendisine vergi vererek, tabiatını kabul eylemesi şartıyla, azat eylemiş bir Türk İmparatorudur.

Şimdi çocuğum bu satırları oku ve kendin için bir unvan ararken Teoman veya onun çocuğu Mete’yi düşün, bu ikisinden birinin adını ad edin. Bence Mete çok büyüktür. Bütün Türk tarihinde Oğuz efsanesinin atıf ve isnat olunabileceği  adam budur. Fakat düşünülürse Teoman elbette ondan daha büyüktür, çünkü her şeyi hazırlayan odur. Nitekim Makedonyalı, İskender büyük lakabı ile anılır, fakat hakikatte ondan daha büyük olan Filip’tir, çünkü İskender’in muvaffakiyeti için lazım olan siyasi ve askeri vasıtaları hazırlayan odur. Eyüp oğullarından Selahaddin haçlılardan Kudüs’ü kurtarmış olmakla büyük tanınmış bir Türk’tür. Fakat ondan daha büyük olan bizzat Selahaddin’i ve onu muvaffak eden orduları ve vasıtaları hazırladıktan sonra ölen büyük Türk Nureddin’dir ve bütün beşer tarihinde  silinmez satırlarla mevcudiyetini yazdırmış olan odur.

Şimdi çocuğum sen bu babalarla oğullarını mukayese et de, kendin için, sevebileceğin bir ismi ayırt et. Ondan sonra kendi hüviyetinin maddi ve manevi şahsiyetini ifade edecek bu unvan içerisinde yüksekliğini senden daima daha yüksek olan ve onun yüksekliği içinde kendini daima hiç sayacağın, milletine göster.

16. 4. 1931

Gazi Mustafa Kemal"

Atatürk3

BOZKURT

2 Ağustos 1926 tarihinde, Ege Denizi’nin uluslar arası sularında (Midilli adası yakınlarında), “Bozkurt” adlı kömür yüklü Türk gemisi ile “Lotus” adlı Fransız ticaret gemisi çarpıştı. Bozkurt  Gemisi battı ve 8 Türk gemicisi de kayboldu. Lotus gemisi, Bozkurt Gemisi'nin birkaç tayfasını ve kaptanını kurtararak İstanbul’a gelmişti. Bu sırada, kazada ölenlerin ailelerin şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sırasında, Bozkurt gemisinin kaptanı Hasan ve Lotus gemisinin kaza sırasındaki görevli süvarisi Desmons tutuklandılar. Yapılan yargılama, 15 Eylül’de sonuçlandı; dikkatsizlik ve tedbirsizlik ölüme neden olmaktan Hasan 4 ay hapis ve Desmons da 80 gün hapis ve 22 lira para cezasına çarptırıldılar.

Fransa, kendi vatandaşını Türk mahkemesinin yargılamasına şiddetle karşı çıkmış ve hemen serbest bırakılmasını istemişti. Türkiye, Fransa’nın verdiği notayı reddederek; Türk adliyesinin bu davaya bakmaya hakkı olduğunu ve bağımsız mahkemenin aldığı kararın değiştirilmesinin mümkün olmadığını ileri sürdü. Daha sonra, her iki ülke arasında anlaşarak, konuyu Lahey Uluslar arası Adalet Divanı’na götürmeye karar verdiler. (1927)

Bozkurt-Lotus Davasının uluslar arası bir nitelik kazanması sonucunda, Türkiye’yi dönemin Adliye  Vekili ve Hukuk Devrimi’nin Mimarı Mahmut Esat  savunmak istedi. Lahey’de Türkiye’yi başarılı bir şekilde savunan ve Adalet Divanı’na Türk tezini kabul ettiren Mahmut Esat’ın bu davayı kazanmasıyla birlikte, devletler arası hukuk alanında Türkiye’nin Batı devletleri ile eşit düzeyde olduğu eylemsel olarak ispatlanmış oldu. Mahmut Esat’ın bu başarısı nedeniyle Atatürk, Ona “Bozkurt” soyadını verdi

TÜRKER

Ermeni asıllı Bora Keresteciyen Kurtuluş Savaşı Boyunca gönüllü çalıştığı Hilâl’i Ahmer (Kızılay) aracılığıyla Anadolu’ya ilaç, tıbbi malzeme naklini sağlar 1934 yılından 1942’ye kadar Afyon Milletvekili olarak görev yapar. Atatürk Kendisine “Türker” soyadını vermişti

ATALAY

Atatürk çok sevdiği bir kimse olan ve meclis’te çok konuşan Besim Bey’e “Atalay” soyadını vermişti

DORUK

Tütün ticareti yapan tütüncü İhsan Namıyla anılan İhsan Bey Tokatlıyan Otelde Atatürk’ün dikkatini çeker. Atatürk kendisine ne iş yaptığını sorar. Tütün tüccarı olduğunu öğrenince soyadı alıp almadığını sorar. Almadığını öğrenince: “Soyadın Doruk olacaktır” der.

Ve yemek listesinin arkasına yazıp imzalar.

ÇINAR

Tanınmış inkılâp ve siyasetçi adamlarımızdan biri olan Hüseyin Vasıf Bey’e uzun boyundan ve kuvvetli bünyesinden dolayı Atatürk tarafından “Çınar” soyadı verilmiştir.

ARAS

Atatürk’ün yakın arkadaşı ve 13 yıl Dışişleri Bakanlığı yapan Dr. Tevfik Rüştü Bey’e Aras soyadını vermiştir. Bu soyadını almasının nedeni Türkiye ile İran arasında sınır olarak kabul edilen Aras nehrinden geliyordu.

BOZOK

Salih Bey’e Bozok (Bilecik) Milletvekili olduğu için Atatürk tarafından Bozok soyadı verilmişti.

ERGÜVEN

Atatürk’ün hizmetkarı İbrahim Bey çok güvenilir bir kişi olduğundan Atatürk tarafından kendisine “Ergüven” soyadı verilmiştir.

METE VE GÜRARI

Atatürk Selanikli olan iki berberinden Mehmet’e “Mete”, Rıdvan’a da “Gürarı” soyadlarını vermiştir.

TÜRKER

Ermeni asıllı Bora Keresteciyen Kurtuluş Savaşı Boyunca gönüllü çalıştığı Hilâl’i Ahmer (Kızılay) aracılığıyla Anadolu’ya ilaç, tıbbi malzeme naklini sağlar 1934 yılından 1942’ye kadar Afyon Milletvekili olarak görev yapar. Atatürk Kendisine “Türker” soyadını vermişti.

SALDIRAY, BATIRAY, ATILAY, YILDIRAY

1936 yılında Almanya’ya Ay Sınıfı İsmini verdiğimiz dört denizaltı gemisi sipariş edildi. 17 Ocak 1938 tarihinde Atatürk Başbakan Celal Bayar’a Denizaltıların ismini bildirir.

"Başbakan Celal Bayar’a

Yeni dört denizaltı gemilerimiz için bildirdiğim isimler şunlardır:

1) Saldıray   2) Batıray  3) Atılay    4) Yıldıray

Bunların manalarını izaha bile hacet olmadığı kanaatindeyim manalarını som Türkçe olan bu kelimelerin kendisindedir. Yeni saldıran, batıran, atılan, yıldıran."