Avustralyalı şirket müdürü çalışanlarının bir dakika bile boş kalmamaları için ofisten dışarı çıkmayı engelleyen planını açıkladı. Sosyal medyada büyük tepki toplayan işveren, bir şirket sunumunda çalışanların ofisten çıkmasını, hatta kahve içmek için bile dışarı çıkmalarını engellemeye yönelik çalışmanın detaylarını açıkladı.

Özellikle pandemi sonrasında dünyada çalışanların verimli olmasını sağlayacak 4 günlük çalışma deneyleri gerçekleştirirken hatta ülkeler çalışma saatleri dışında personelle iletişimini sınırlayan daha katı yasalar üzerinde çalışırken Avustralya’dan gelen katı plan eleştirilere neden oldu.

ÇALIŞANI İÇERDE TUTMAK İSTİYOR

Avustralyalı madencilik şirketi Mineral Resources'ın genel müdürü Chris Ellison, bir şirket sunumunda çalışanların ofisten çıkmasını, hatta kahve içmek için bile dışarı çıkmalarını engellemeye yönelik planlarını açıkladı.

Genel müdür, Perşembe günü yaptığı konuşmada, "Çalışanlarımızın binadan ayrılmasını istemiyorum. Kahve içmek veya öğle yemeği için dışarı çıkmalarını istemiyorum. Merkez ofis, onların çalışmayı sevdikleri bir yer olmalı," dedi.

HER ŞEY GÜZEL AMA…

Mineral Resources, çalışanları daha uzun süre işte tutma hedefini desteklemek amacıyla Batı Avustralya'nın Perth kentindeki merkez ofisinde çeşitli olanaklar sunuyor.

Ofiste bir restoran, spor salonu ve dokuz personel psikoloğu bulunuyor, ayrıca çalışan ebeveynler için bir kreş de inşa ediliyor.

Kreş yaklaşık 105 çocuk kapasiteli olacak ve Avustralyalı ebeveynlerin çoğunun çocuk bakımı için ödemek zorunda kaldığı günlük ortalama 180 Avusturalya doları (110,54 euro) yerine ebeveynlerden günlük 20 Avusturalya doları (12,28 euro) ücret alacak.

HAFTADA 4 GÜN ÇALIŞMAYA KARŞI ÇIKIYOR

Yaklaşık 5 bin 600 çalışanı bulunan maden şirketi, pandemiden bu yana uzaktan veya karma çalışma biçimlerini benimseyen şirketlere ve dört günlük çalışma haftası gibi daha yeni çalışma modellerine de karşı çıkıyor.

PULLMAN KASABASINA BENZİYOR

Madencilik sektöründe doğan şirket kasabaları geleneği endüstri kampları olarak nitelendiriliyor. Başlangıçta aslında iyi gibi olan bu durum sosyolojide olarak da sık sık işlenen konuların başında geliyor. Tamamen çevreden izole inşaa edilen bu kasabaların en ünlüsü de Pullman Kasabasıydı. Tamamen şirkete ait olan kasaba, 6 bin şirket çalışanı ve eşit sayıda bakmakla yükümlü olduğu kişi için konut, pazar, kütüphane, kiliseler ve eğlence olanakları sağlıyordu. Çalışanların Pullman'da yaşamaları zorunlu değildi, ancak çalışanlar orada yaşamayı seçerlerse daha iyi muamele görme eğilimindeydiler. Buna paternalizm adı da veriliyor. Sosyal mühendisliğin ince bir biçimi olarak tanımlanan paternalizm işçi sınıfı çalışanlarına orta sınıf ideallerini dayatmaya alışan işverenler tarafından işçilerin kontrol edilmesine atıfta bulunur.

BU STRATEJİ KUSURLU BİR YAKLAŞIM OLARAK GÖRÜLÜYOR

Bu strateji, işe gidip gelme ve bakım masraflarını karşılayamayan düşük maaşlı çalışanlar için kusurlu bir yaklaşım olarak görülüyor.

Evden çalışma yasağına ilişkin olarak Ellison, "Benim evden çalışma politikam yok, keşke diğer herkes de bu politikayı benimsese, ne kadar erken olursa o kadar iyi olur. Sektör bunu karşılayamaz. İnsanların haftada üç gün çalışıp dört veya beş gün maaş almasına izin veremeyiz," dedi.

EVDEN ÇALIŞMAYA KARŞI MÜCADELE

Pandemide başlayan evden çalışma geleneği yavaş yavaş sona eriyor. Hatta şirketlerin çalışanlarını ofise geri çağırma eğilimi daha da artıyor. Giderek daha fazla Avrupalı şirket de benzer önlemler alıyor.

Deutsche Bank şubat ayında aldığı bir kararla, personelin çoğunluğunun cuma ve pazartesi günleri evden çalışmasını yasakladı ve genel müdürlerinden haftada en az dört gün ofise gelmelerini istedi. Bu kural, banka genelinde tutarlılık ve çalışan mevcudiyeti sağlamak amacıyla getirildi.

Manchester United'ın azınlık hissedarı Sir Jim Ratcliffe de çalışanların sahada çalışmaya dönmelerini istedi ve plana katılmayanlara başka iş bulmalarını tavsiye etti.